ALi CABBAR
GÖRSEL SANATÇI ALİ CABBAR:
Denizlerin mücadelesinden bugüne onların militan ruhunu aktarmalıyız
İsmail Afacan - Evrensel
Görsel Sanatçı Ali Cabbar; Deniz Gezmiş’in 25 yıllık yaşamını tefrikalar halin- de fotoroman olarak ken-di sitesinde yayımlıyor.
“Aşk Olsun Çocuk” adlı fotoromanda Deniz Gezmiş’in hayatıyla birlikte 1940’lardan 1970’lere Türkiye’de ve dünyada dönemin siyasal atmosferine de yer veriliyor. Ali Cabbar “Eğer o ‘arka planı’ anlarsak, yaptıklarının bu-gün hâlâ ne kadar önemli olduğunun ayrımına varırız.” diyor. Ali Cabbar ile fotoromanı ve Denizleri konuştuk.
“Aşk Olsun Çocuk” isimli çalışmanız- da Deniz Gezmiş’in yaşamını tefrikalar halinde yayımlıyorsunuz. Fotoroman yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının 50. ölüm yıldönümlerinde, yani 6 Mayıs 2022 sabahı, Aşk Olsun Çocuk başlıklı kitabımı haftalık tefrika halinde çevrimiçi e-kitap olarak web sitemde ücret- siz yayınlamaya başladım. İlk bölümü, önce kendi arkadaşlarıma maille gön- derdim. Onların paylaşmasıyla yayıldı. Abonelik sistemi kurdum, okumak is- teyenlere her hafta düzenli olarak yeni çıkardığım sayının linkini gönderiyorum. Okur sayısı giderek artıyor. Herhalde Türkiye’de ilk defa denenen yeni bir yayın türü ortaya çıktı. Üç aydır sü- rüyor, ağustos sonunda, dokuz aylık bir çalışmanın sonunda tüm bölümler tamamlanmış olacak.
Neden “fotoroman” sorunuza gelelim. Fotoroman devrimci çevrelerde haklı olarak küçük görülen bir sanat biçimi. Genellikle, romantik aşk hikayelerini anlatmak için kullanılırdı. Bilmiyorum hâlâ gazetelerde fotoroman yayınlanıyor mu? Hiç sanmıyorum. Deniz Gezmiş üzerine onlarca, belki daha da fazla kitap yazıldı. Bir görsel sanatçı olarak benim hazırlayacağım kitabın da “görsel” olması gerektiğini düşündüm. Deniz Gezmiş’in doğduğu yıldan başlayarak, öldürüldüğü 1972 yılına kadar, dünyada ve Türkiye’de ya- şanan olayların ışığında hayat hikayesini anlatma yolunu seçtim. Deniz’i yeni kuşaklara bu şekilde, dönemi içinde tanıtmak istedim. Deniz’in şimdiki ku- şaklar gibi, cep telefonu, internet ve iletişim çağının değil, insanların mektup yazdığı, kitap okuduğu ve bir yere gitmek için şehirler arası otobüse bindiği zamanların çocuğu olduğunu bil- melerini istiyorum. Şüphesiz onun yaşadığı kısacık 25 yıl içinde de dünyada büyük değişimler yaşandı. Topladığım görselleri bu bilgiyle birleştirince ortaya fotoğraflarla anlatılmış basit bir tarih kitabı çıktı. Bunun içine Deniz’in hayatını, onu ilerde etkileyecek gelişmeleri özellikle ekleyerek “fotoromanı” geliştirdim.
Fotoroman Deniz Gezmiş’in doğumuyla başlıyor ama girişte 1940’lı yılla- rın genel atmosferine özel bir vurgu yapılıyor. 40’lı yılların siyasal atmosferi 68 kuşağını nasıl etkilemiştir?
İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda, iki kutuplu yeni bir dünya ortaya çıktı. Bir yanda savaşı hafif hasarla atlatan ve dünyaya hakim olmak isteyen ABD’nin başını çektiği kapitalist sistem, diğer yanda savaşta büyük kayıplar veren ama buna rağmen Avrupa’yı Hitler belasından kurtaran Sovyetler Birliği’nin önderliğindeki sosyalist sis- tem. Savaş sonrasının harabeye dönmüş Avrupa’sında, Sovyetler’in etki- siyle Sosyalizm hızla yayıldı. İlerleyen yıllarda Asya’da emperyalizme karşı halk savaşları başladı, Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu.
Denizlerin, Mahirlerin, Sinanların büyüdüğü yıllarda bu değişimlerin etkisi hissediliyordu. Avrupalı gençler de aynı deneyimi daha yakından yaşa- dılar. Birçoğu ailesinden mutlaka birilerini savaşta kaybetmişti. Bu kuşağın gençliği, büyüdükçe tüm bu felaketle- rin sebebinin emperyalizm olduğunu anladı. O nedenle emperyalizme karşı yurtsever, kapitalizme karşı sosyalist, faşizme karşı demokrasi saflarında yerlerini seçtiler.
Deniz Gezmiş için “Benim çocukluk kahra- manımdı” diyorsunuz? Deniz Gezmiş’in mücadelesinin size etkileri nasıl oldu?
1971 yılında Denizler aranırken ben yatılı ortaokul öğrencisiydim. On yaş geriden geldiğim için kendisini sadece gazete sayfalarında yayın- lanan resimlerinden tanıyordum. Ama o resimlerdeki mağrur duruşu, onun kişiliği ve inandığı davanın doğruluğu hakkında önemli mesajlar taşıyordu. Mücadeleye atılma yaşım geldiğinde beş yıl önce öldürülmüş olan Denizlerin izinden gittim. Deniz’in karizmasında ve önderlik yeteneğinde başka bir lider düşünemiyorum. Bu yüzden o kuşağın tüm devrimci gençlerini ge- nel olarak “Denizler” diye anıyoruz. Ölümleri üzerinden 50 yıl geçmesine rağmen, bugün de çok geniş bir kitleyi etkilemeyi sürdürüyorlar.
Denizlerin mücadelesinin bugün açısından önemine dair neler söylersiniz?
Eski mücadeleye yıllar sonra baktığımızda birçok hata görebiliriz. Eğer içinde yaşamışsak, hatanın büyüklüğüne göre özeleştiri de yapabiliriz. Teorik açıdan da çok şey söylenebilir. Bence Denizlerin mücadelesinden bugüne, onların militan ruhunu, gözü kara cesaretini aktarmalıyız. Denizler devrime inanıyordu. Son nefesle- rinde bunu haykırdılar. Düzeni değiştirmenin başka yolu var mı? Deniz ve Mahirlerin kuşağı, Mustafa Suphi döneminden gelen sol devrimci mirası başka bir düzeye çıkardılar, “parlamenter” ve “cuntacı” anlayışı yıktılar.
Fotoromanda 1940’lardan 1970’lere dönemin siyasal ve kültürel yansımalarını da görüyoruz. Böyle bir arka planı tercih etmenizdeki nedenler nelerdi?
“Marshall Yardımı”nı, “Truman Doktrini”ni bilmeden Amerika’nın
dünyayı ve Türkiye’yi nasıl yarı sömürge haline getirdiğini anlayamazsınız. Türkiye’de çok partili sisteme, yani kağıt üzerinde demokrasiye geçmekle, neden gerçek demokrasinin bir türlü gelmediğini anlamak için 1950 seçimlerini, 1960 Darbesi’ni bilmek gerekiyor. Bugüne ait birçok sorunun kökleri o zamanlarda atıldı. Denizler bu süreci yaşayarak büyüdüler. Arka plan tercihi yapmadım. Yaşananları çoğu zaman yorumsuz, kısa metinlerle anlattım. Okuyucuya düşünme ve olaylar arasındaki ilişkileri görme fırsatı verdim. Denizler değişim yapmak için hayatlarını verdiler. Eğer o “arka planı” anlarsak, yaptıklarının bugün hâlâ ne kadar önemli olduğunun ayrımına varırız.
Fotoromanı internette tefrika olarak yayımlıyorsunuz. İnternette tefrika olarak yayımlanmanıza dair nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Sosyal medyada her gün milyonlarca, milyarlarca paylaşım yapılıyor. Bunların çoğuyla kıyaslandığında Aşk Olsun Çocuk, “fotoroman” olmasına rağmen çok kaliteli bir alternatif sunuyor. İnternette yayınlanması çok ilgi topladı. Daha önce de söylediğim gibi yeni bir yayın türü oldu. E- kitap türünün belki de ilk “tefrika fotoromanı” ortaya çıktı. Gelen tepkilerden anladığım kadarıyla çok beğenildi. Abonelerden, “okur mektupları” gelmeye başladı. Benim için önemli olan, yayın tamamladığında okurların Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını biraz daha iyi tanıyacak olmaları.
Bu çalışmanızı kitaplaştırmayı düşünüyor musunuz?
Ağustos sonunda Aşk Olsun Çocuk’un son sayısı çıkacak ve kitap bitmiş olacak. Kitap olarak yakın bir tarihte basılacağını zannetmiyorum. İstemediğimden değil, yayıncı olmadığından. Ama benim web sitemde, ücretsiz (ve reklamsız!) olarak çevrim içi okun- maya devam edilecek. E-kitabın basılı kitaptan da az değerli olduğunu düşünmüyorum. Önemli olan okunması ve tamamlanması. Sayfa düzeni cep telefonlarında rahat okumaya çok elverişli. Tek eksiği, genç kuşak arasında şimdilik yeterince yayılmamış olması. Bu hafta, Deniz’in yakalandığı 1971 yılı sa- yılarımızın yayını başlıyor. Çok heyecanlı... Şimdiye kadar her yılı bir bölüm halinde yayınlamıştım yapmıştım ama 1971’de o kadar çok ve önemli olay var ki birkaç parça halinde yayınlamaya karar verdim.,
Fotoromandaki sanatsal üslubunuzu nasıl açıklarsınız?
Ben genelde politik işler yapan bir sanatçıyım. Bir sergimde parti afişleri ve amblemlerini kullanarak Türkiye’de demokrasi konusuna değişik bir açıdan bakmıştım. Daha önceki sergilerimde yaptığım bazı çalışmalarım ise “Pop Art” olarak değerlendirildi. Henüz ser- gileyemediğim bir projemde, Deniz, Mahir ve İbrahim’in “neon” portrelerini yaptım.
Bence Aşk Olsun Çocuk için, “Pop Art” bir fotoroman diyebiliriz. Dünya- da ilk fotoroman Deniz’in doğduğu 1947’de yayınlanmıştı ve Türkiye’de 1980’lerin sonuna kadar çok popülerdi. Gazete satışlarını arttırıyordu. Ki- tapta kullandığım fotoğrafları dijital müdahaleyle değiştirdim. Görsel olarak hem fotoğraf gerçekliğini korudu hem göze hoş gelen bir tarza dönüştü. Okumak isteyenleri web sayfama davet ediyorum.
Bağlantı adresi: https://www.alicabbar.com/ask-olsun-cocuk